"Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimlerini benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç: ''Polis, henüz devrim ve Cumhuriyetin polisi değildir." diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek: ''Demek, adliyeyi ıslah etmek, yönetim şekline göre düzenlemek lazım.'' diyecek. Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte; bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek.

Diyecek ki: "Ben; inanç ve düşüncemin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir."

İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
Başbuğ Gâzi Mustafa Kemâl ATATÜRK

BİR KÜRT OYMAĞI YOK MU?

Unknown | 11:37 | 0 yorum


Şimdiye kadar Kürt olduğu iddia edilen devlet ve toplulukların TÜRK olduğunu belirtmeye çalıştık.

Bunların Kürtler ile ancak TÜRK adı ile bağlantı kurulursa, bir akrabalık bağı olabileceğini gösterdik.

Kürtlerin tamamen TÜRKLER'den kopuk olarak bir millet olarak ANADOLU'da, İran'da ve Mezopotamya'da varlık göstermelerinin söz konusu olamayacağını ortaya koyduk.

KASSİTLER'in, KARDULAR'ın, adlarını zorlayarak, bunları "kürt" adına bağlamaya çalışarak, tarih içinde Anadolu civarında "kürt" devleti yaratmak mümkün değildir.

Bir defa şu hususu önemle belirtelim: Etnik kimlik dönemlere bağlıdır, ve değişkendir. İtalyan biri kalkar, gider, Amerika'ya yerleşir, çocukları, torunları Amerikalı olur!.. Eskiden OSMANLILAR'ın toprağı olan AVRUPA, AFRİKA, ARABİSTAN, ve BABÜRLÜLER'in toprağı olan HİNDİSTAN ve PAKİSTAN'da pek çok TÜRK kimliğini kaybetmiş, Araplaşmış veya Pakistanlı olup çıkmıştır. Bu, gayet tabii bir seyirdir.

İkincisi, geçmişteki pek çok millet yok olmuştur. SÜMERLER, FRİGLER, HUNLAR, ETRÜSKLER artık yoktur. O soylardan gelenler bugün başka adlar ile yaşamaktadır. Bu da son derece tabiidir.

Kürt ayırımcıların kendilerine bir soy ağacı çıkarmaya çalışmaları, ve bu soy ağacı sayesinde bir tarih edinmeye uğraşmaları beyhude bir çabadır. Çünkü o sahiplendikleri halklardan bugüne yansıtabildikleri hiç bir özellikleri yoktur!.. Bugüne intikal eden ve Kürtler'in kendileine ait sayabilecekleri hiç bir kalıntı, yazıt, belge, eser yoktur!..

Aslında bu "soy kütüğü ve tarih uydurma" olayını başlatan da Kürtler değildir. Ruslar 1856 Paris Anltlaşması ile Boğazlar'dan Akdeniz'e inme umudunu kaybedince, KAFKASLAR'dan Basra Körfezi'ne inmeyi planlamışlar, yol üzerindeki Ermeni ve Kürtler'i kışkırtarak kendilerine yol açmaya çalışmışlardır.

Bu amaçla 1860 yılında Sen Petersburg Üniversitesi'nde bir Kürdoloji Bölümü kurdular... Jaba, B. Nikitine, V. Minorsky gibi kişileri de Urmiye, Erzurum gibi şehirlere "konsolos" diye gönderdiler. Bu kişiler yaptıkları araştırmalarla sonradan "kürdoloji uzmanı" olup çıktı. Bütün Kürtçülük-Bölücülük faaliyeti de bunların çalışmalarına dayandırıldı!

General Maslofsky "Umumî Harpte Kafkas Cephesi" adlı eserinde, gerçek emeli şöyle açıklar:

- "Ruslar'ın bu uğurdaki gerçek niyet ve ülküleri; Fırat boylarında Rus Kazakları ve Mujikleri'ni yerleştirmek, yani buraları da Kırım ülkesi, Kuban boyları ve Karadeniz'in doğusu gibi Ruslaştırarak İskenderun ve Basra Körfezi'ne inmekti."

Ruslar'ın "sıcak denizler" emeliyle başlattığı, hemen arkasından Batılı devletlerin katıldığı Kürtçülük araştırmalarından önce bir tek kitap vardır ki, ŞEREFNÂME diye bilinir. 1576 yılında yazılmış olan ŞEREFNÂME'de Kürtler'in ortaya çıkışıyla ilgili rivayetlere yer verilmiştir.

Bu kitabın adı, yazarı ŞEREF HAN'dan gelir, "Şeref'in Yazdıkları" anlamına gelir, yoksa "Kürtler'in şerefli bir millet olduğu" iddiasıyla yazılmamıştır. Şeref Han, rivayetleri şöyle sıralar:

- Kürtler OĞUZ HAN soyundan olup, İSLAM'dan önce onlara tâbi idiler.

- OĞUZLAR, İSLÂM dinine girmek için BOĞDUZ diye Kürt kökenli bir elçi gönderirler. Çok çirkin biri olan elçiyi Peygamber (herhalde saygısızlığından dolayı) lânetler, ve soyunun dağılmasını söyler. Kürtler bu dağılmanın sonucu darmadığınık bir toplum olarak ortaya çıkar... (Aslında BOĞDÜZ bir OĞUZ boyudur.)

- Kürtler BOKTH ve BECEN isimli iki kardeşten türemişlerdir... (Aslına en yakın rivayetlerden biri budur. Çünkü BOKTH (BOĞDÜZ) ve BECEN (BEÇENE, PEÇENEK) iki OĞUZ boyudur.)

- Kürtler Hz. SÜLEYMAN'ın emrindeki cinlerin kovulmuş ve üzerlerinden perde kaldırılmış olan (bedenlenmelerine izin verilmiş) boyundan gelmedir. Dağların cinidirler.

- Zalim kral DEHHAK'ın omuzundaki yılan başlı çıbanlara Şeytan'ın tavsiyesi üzerine her gün iki gencin beyni sürülüyordu. Bu vahşete dayanamayan celladın her gün bu gençlerden birini serbest bırakması, bunların dağlara kaçıp çoğalması ile Kürtler oluşmuştur... (Bu da ŞEHNÂME'deki rivayettir.)

- Kürtler, MİLAN ve ZİLAN adlı iki kabileden türemişlerdir. MİLANLAR Arabistan'dan, ZİLANLAR Doğu'dan (ASYA'dan) gelmiştir... (Bu rivayet te, en azından Kürtler'in bir kolunun TÜRK kökenli olduğunu ortaya koymaktadır. Kürt kökenli Dr. Rışvanoğlu, daha da ileri giderek "bugünkü MİLAN ve ZİLAN aşiretlerinin Kürt sayılması"na itiraz eder!..)

- Kürtler Arapça konuşurlar. Öyleyse asılları Arap'tır... (Bu rivayet te herhalde, Hz. Ömer'in oğlu Abdullah'ın "Kürtler, Farslar'ın bedevî Arapları'dır," tarifine dayanmaktadır. O cümlede kastedilen husus Kürtler'in "bedevî Araplar gibi göçebe" oluşudur... Eğer dil açısından gidilirse, Kürtler'in Fars asıllı olduğunu iddia etmek daha akla yatkın düşer.)

Bunları biz söylemiyoruz!.. Kürt bölücüler için kaynak kitap Şerefnâme söylüyor!

TÜRK ordusunda yüzbaşı iken 1925 Şeyh Sait isyanında ihanet ederek birliğindeki Kürt kökenlilerle birlikte karşı tarafa geçen, daha sonra Ağrı isyanına katılan, kendinden menkul rütbesiyle General İhsan Nuri, "Kürtler'in Kökeni" adlı kitabında MEDLER'i "kürt" yapar, sonra da şöyle der:

- "Bu büyük milletin nasıl olup ta tarih sahnesinden kaybolduğu, adının unutulmaya terkedildiği, Şehnâme'de bile adının geçmeyişi ilginçtir. Bugün Med diye bir aşiret te iyoktur. Acaba Medler'in adlarını yitirmeleri, daha sonra Medistan merkezinde Kürtler'in ortaya çıkması nasıl olmuştur?"

İhsan Nuri de Batılı ve Rus araştırmacılar gibi illâ da Kürtler'i bir Zagros kavmine bağlamaya çalışır!.. Aynı şekilde Cemşid Bender takma adlı kişi, hiç bir mesnedi, delili olmayan iddialarla Kürtler'i M.Ö. 5000 yıllarına götürür, atı onlara ehlileştirir, yazıyı onlara buldurtur, şarabı onlara icadettirir, ilk rasathaneyi onlara kurdurtur, asfaltı, tekerleği bile onlara icat ettirir!.. Ve tabii bizlere de İhsan Nuri gibi "Öyleyse nereye gitti bu büyük medeni (!) millet???" sorusunu sordurtur!..

Halbuki eğer TÜRKLER ile bağlantı kurulsa, bütün bu iddilar bir anlam kazanır. Çünkü 9000 yıl boyunca SÜMERLER, SAKALAR, HUNLAR, KIPÇAKLAR, HAZARLAR, KUMANLAR, UZLAR, PEÇENEKLER, GURLAR, OĞUZLAR, AKKOYUNLULAR, KARAKOYUNLULAR, SELÇUKLULAR, OSMANLILAR bu bölgede varlık göstermiş ve hep izlerini bırakmışlardır. SÜMER harflerinin benzerleri ORTA ASYA'da, VAN MAĞARA RESİMLERİ'nin aynısı yine ORTAASYA'da bulunmuştur. TOURKİ, TURUKKU adları kil tabletlere kazınmıştır. Romalı yazarlar POMPAİUS MELA, PİLİNİUS, ATTALİATE Kürtler'den hiç bahsetmezken, M.S. 1. yüzyılda TÜRKLER'in ANADOLU'daki varlığını kayda geçirmişlerdir. 14. Asırdaki Batılı seyyahlar, elçiler DOĞU ANADOLU'yu TURKOMANIA olarak tanımlamışlardır. Bunlardan biri de MARCO POLO'dur. Ama Kürtler'den söz eden yoktur. Demek ki bölgedeki varlıkları önemsizdir. 17. vöe 18. yüzyılda yayınlanan coğrafya kitaplarında dahi bölge TURKOMANIA diye geçer!.. Kürdistan lâfını kullanan Batılı yoktur. Bölgeyi gezen Evliya Çelebi, "Buradaki TÜRKMEN aşiretlerini saysak, bir kitap olur," der!

Kürtler'in TÜRKLER'den ayrı bir ırktan geldiğini kanıtlamak için fizyonomik çalışmalar da yapılır.

Batılı bilim adamlarının tesbitine göre, Doğu Kürtleri'nin hemen hepsi İranlılar'la tam bir benzerlik taşıyan esmer, ve son derece BRAKİSEFAL tiplerdir... Batı Kürtleri ise büyük oranda sarışın ve DELİKOSEFAL'dir.

Batılılar, esmer ve BRAKİSEFAL olanları TÜRKLER, ERMENİLER ve İRANLILAR ile karışmalarına bağlar. Çünkü Batılılar GERMEN ırkının DELİKOSEFAL olduğunu ve KUZEY AVRUPA'dan geldiğine inanırlar. Bütün üstün ırk beyazları bu gruba bağlamaya çalışırlar. Tabii bu arada TÜRKLER'den koparmak istedikleri Kürtler'i de sanki bu gruptanmış gibi göstermeye çalışırlar. Ancak mavi göz ve sarı saçın ve DELİKOSEFAL kişilerin "İngilizler'den ayırt edilemediği"ni söylerler! Ama bunların Kuzey Avrupa dışında nasıl bulunduğunu açıklayamazlar!..

Ancak Dr. Hamy, Aşağı Mezopotamya'daki Ur Kralı Nina'nın bir heykeldeki profili ile, Yukarı Mezopotamyalı bir Buruki Kürdü'nün profili karşılaştırmış, ve aynı olduğunu göstermiştir. Nikitine bundan dolayı Kürtler'in Sami ırkına benzediği görüşünü de kaydeder. Halbuki Ur kralı'nın Sümer kökenli olduğu düşünülürse, TÜRKLER ile bağlantı daha kolay kurulur.

A. Başmakov, DELİKOSEFAL olmayı KİMMERLER'e bağlar, ancak KİMMERLER 8. yüzyılda SİBİR-KAFKAS'tan gelip Güney Anadolu'yu işgal etmiş bir halktır. TÜRK oldukları konusunda Prof. Aydın Taner'ini bir çalışması vardır.

Mark Sykes'in belirtiği Millî Kürtleri'nin Arap tipi, Gırdi Kürtleri'nin Merkzi tipi, Şamdinan Kürtleri'nin Nesteri ve Hakkâri tipi gözönünde bulundurulunca; ve buna Lynch'in "Armenia II" adlı eserinde Kuzey Kürtleri için verdiği TÜRKMEN tipi eklenince, bölge halklarından farklı, özel bir "Kürt" tipi olmadığı anlaşılır!.. Zaten Nikitine de "Kürt tipi için ortak bir formül bulma düşüncesinin HAYAL olduğu" değerlendirmesine tamamen katılır!

Kürtler'in "karışmış" dillerinden başka TÜRKLER'den bir tek farkı vardır, o da MEZHEP'tir!..

Kürt aşiretleri 645 yılından itibaren İSLÂM'ı kabul etmeye başlamışlardır ki, bu TÜRKLER'in kitle halinde müslüman oldukları 900'lü yıllardan çok öncedir, ve Emevî halifeler dönemindedir... Zorla, baskıyla müslüman edildikleri iddiası yalandır... Muhtemeldir ki, Araplar bölgeye geldiklerinde, müslümanlara tanınan haklardan yararlanmak ve cizye (gayrımüslim vergisi) ödememek için kendileri İSLAM'ı kabullenmişlerdir.

İşte bu 100-300 yıllık fark, ve TÜRKLER'in Emevi değil de, Abbasî halifeler döneminde müslüman olmaları; Kürtler'in Şafi, TÜRKLER'in ise çoğunlukla Hanefi ve Alevî olmasını açıklar!..

Milât'tan önceki dönemlerdeki hiç bir devlet Kürt değil!.. Kürt tipi TÜRK tipinden ayrı değil!.. Peki, geçmişte bir KÜRT halkı yok mu?..

VAR!

Ama ANADOLU'da değil! ALTAYLAR'ın ötesinde!TÜRK DİYARINDA! Hem de günümüzden 1300 yıl önce!

Yenisey'de, Elegeş Suyu'nun sol kıyısındaki bu anıt mezarda şu kitâbe vardır:

"Kürt El-Kan Alp Urungu, altunlug keşigün bantım belde,
Elim dokuz kırk yaşım."
3.20 m. boyundaki taşın üzerindeki bu satırların anlamı

"Kürt halkının hanı Alp Urungu'yum....
Altınlı okluğumu belime bağladım,
devletim oldu... 39 yaşında öldüm."
şeklindedir.... Elegeş Türkleri arasında böyle bir Kürt oymağı olması, ve çok ötelerde Macarlar arasında başka bir Kürt oymağı bulunması, Kürtlerin TURANÎ olduğunun en büyük delilidir!
ELEGEŞ anıtında geçen ALP URUNGU adı GÖK-TÜRKLER'in Çin esaretinden kurtuluşunu anlatan KÜRŞAT DESTANI'ndaki 40 kahramandan birinin adıdır. Aynı kişi midir, bilinmez.

Kürt kelimesi, Divan-ı Lugat-ıt TÜRK'te (1073) "kar yığını" dışında, "dallarından yay, kamçı, değnek gibi nesneler yapılan kayın ağacı" olarak geçer. Ayrıca "sert ses" anlamında "At arpayı kürt kürt yedi" cümlesini verir.

Biz KÜRT diye bir aşiretler topluluğunun olduğunu asla inkâr etmiyoruz!..

Bizim itirazımız, ANADOLU'daki çeşitli aşiret ve gruplardan olan bu insanların "kürt" adı altında birleştirilip, biz TÜRKLER'den koparılmak istenmesinedir... Bunu asla kabul etmeyiz!..

Yalnız hemen belirtelim ki, Elegeş Kitâbesi'ndeki KÜRT boyu ile, bugün ANADOLU'da yaşıyan "kürtler", aynı değildir!.. Kelime de aynı anlama gelmez!

Kürt kelimesinin açıklaması, en azgın Kürtçüler tarafından dahi yapılamamaktadır.... Çünkü Kırmanç, Zaza, Lur, ve Kalhur ağızlarında böyle bir terim yoktur!..

Halbuki TÜRKÇE'de KER, KÜR kelimelerinin çeşitli anlamları vardır, ve bu anlamlar Kürtler'e uymaktadır. Her iki kelime de GÜÇLÜ, KUVVETLİ, DAYANIKLI anlamlarına gelir. ORTAASYA'da bu anlamda kullanılmıştır.

Kelimenin türevleri de KAR'la ilgilidir. KALIN KAR TABAKASI anlamı, ANADOLU'nun DAĞLIK ve KARLI bölgelerinde yaşıyan bu sert mizaçlı TÜRKLER'e çok uymuştur. (Bak: KÜRTÇE BİR DİL Mİ?)

Biz KÜRT diye bir aşiretler topluluğunun olduğunu asla inkâr etmiyoruz!..

Bizim itirazımız, ANADOLU'daki çeşitli aşiret ve gruplardan olan bu insanların "kürt" adı altında birleştirilip, biz TÜRKLER'den koparılmak istenmesinedir... Bunu asla kabul etmeyiz!..

Yalnız hemen belirtelim ki, Elegeş Kitabesi'ndeki KÜRT oymağı ile bugün ANADOLU'da yaşıyan "kürtler" aynı değildir!.. Kelime de aynı anlama gelmez!

Kürt kelimesinin açıklaması, en azgın Kürtçüler tarafından dahi yapılamamaktadır.... Çünkü Kırmanç, Zaza, Lur, ve Kalhur ağızlarında böyle bir terim yoktur!..

Halbuki TÜRKÇE'de KER, KÜR kelimelerinin çeşitli anlamları vardır, ve bu anlamlar KÜRTLER'e uymaktadır. GÜÇLÜ, KUVVETLİ, DAYANIKLI anlamlarına gelir. ORTAASYA'da bu anlamda kullanılmıştır.

Kelimenin türevleri de KAR'la ilgilidir. KALIN KAR TABAKASI anlamı, ANADOLU'nun DAĞLIK ve KARLI bölgelerinde yaşıyan bu sert mizaçlı TÜRKLER'e çok uymuştur. (Bak: KÜRTÇE BİR DİL Mİ?)

900'lü yıllardan itibaren ANADOLU'da TÜRKLER ve ARAPLAR arasında "kürt" kelimesi ORTAASYA'ki OYMAK ADI olarak değil; önce bu yukarda verdiğimiz anlamlarda, sonra da DAĞ GÖÇEBELERİ anlamında kullanılmıştır... Ve sadece Türkler için değil; Farslar'ın, Araplar'ın hatta Ermeniler'in, Yahudiler'in oraya buraya dağılmış grupları için kullanılmıştır. Bu yüzden "kürt" kelimesi, uzun yıllar hitap edilenlerce bir ad olarak benimsenmemiştir.

Son yıllara kadar da bu insanlar kendileri için bu tabiri kullanmazlardı!.. Kullananlara da için için kızarlardı. Çünkü "Kürt" lâkabı, onlara başkalarının taktığı, anlamında bir derece küçümseme ve hor görme ifadesi gizli olan bir ad idi... Onlar kendilerine Kırmanç, Zaza, Dersimli demeyi veya aşiret adlarını kullanmayı tercih ederlerdi.

Peki, o takdirde ORHUN kitabelerindeki KÜRT adı, ve MACAR boyları arasındaki KÜRT oymağı neye işaret etmektedir?..

Türkler ur, uruk, ulus, soy, boy, oymak, oba kelimelerini değişik büyüklükteki grupları ifade etmek için kullanırlar. URUK, ULUS'tan küçük; BOY'dan büyüktür. Prof. Mehmet Eröz şöyle der:

"KÜRT uruğu'nun; Batı Hunları, Göktürkler, Çiğil Türkleri, Kuman Türkleri ve Oğuz Türkleri ile aynı boylar arasında zikredilmesi mühim bir noktadır."

Yani, ona göre ORTAASYA'daki Kürt uruğu oldukça büyüktür. Biz öyle düşünmüyoruz, ORTAASYA'daki Kürtler'in bir oymak seviyesinde olduğuna, yaşadıkları DAĞLIK ve KARLI bölgeden dolayı bu adı aldıklarına inanıyoruz.

Ancak bu oymak, bölücülerin sahip çıkmaya çalıştığı KARDUKLAR değildir!. KARDUKLAR, M.Ö. 7. Asırda Issıggöl çevresinden kalkıp batıya göç eden SAKA (İSKİT) TÜRKLERİ'nin bir koludur! Ksenophone da onları M.Ö. 400'lerde Doğu Anadolu dağlarında bulmuştur!.

SAKALAR doğudan ve Karadeniz'in üzerinden dolaşıp batıdan ANADOLU'ya girmişler, bir kol da Hazar Denizi civarına yerleşmişti.

Daha iyi bir ifade ile, o dönemde Karadeniz ve Hazar birer TÜRK gölü olmuştu.

Kimsenin üzerinde durmadığı bir husus vardır... Herkes HERODOT'un (M.Ö.490-425) ANADOLU'da görülen İSKİTLER'den ve İSKİT-PERS savaşlarından bahsettiğini bilir.... Ondan 50 yıl sonra yaşamış olan KSENEFON ise, ONBİNLERİN RİCATİ adlı eserinde KARDUKLAR'ı anlatır!..

Titiz bir araştırmacı olan Herodot'un KARDUKLAR'dan söz etmemesinin bir tek sebebi vardır: O tarihte KARDUKLAR yoktu!...

Çünkü o tarihte bölgeye yerleşenler İSKİT diye biliniyorlardı!.. Sonradan yaşadıkları bölgeye izafeten KARDUK adını almışlardır.

F. Kırzıoğlu'na göre SAKALAR yerleştikleri bölgelerde şu boylara ayrılmışlardı:

- ALBANLAR : Darbent, Bakü ve Şirvan dolaylarında (şimdiki Arnavutlar'ın atalarıdır,
sonradan Balkanlar'a göç etmişlerdir. Arnavutluk'un adı İngilizce ALBANIA'dır.)

- SAKASINLAR : Karabağ, Gence dolaylarında

- GAGARLAR : Borçalı, Şamsol, Ahılkelek, Ahıska, Ardahan, Göle dolaylarında

- TAVLAR : Olur, Oltu, Narman, Tortum, Yusufeli dolaylarında

- HESPERİTLER: İspir dolaylarında

- PASİANLAR : Bingöller, Arpaçay, Kars, Kağızman, Pasinler dolaylarında

- PAKTUKLAR : Van Gölü'nün güneyi, Dicle'nin doğusu dolaylarında

- KARDUKLAR : Hakkâri, Zap Suyu dolaylarında

M.Ö.400'lere ait bu ikinci KARDUKLAR, M.Ö. 2000'lerde iki Sümer eşiktaşında geçen KARDAKA (KARDU)'dan farklı bir TÜRK boyudur. KARDAKA halkından "Su Taifesi" diye bahsedilmesine rağmen, Kürt ülkesi olarak gösterilmiş, daha sonra KARDUK ile bağlantı kurulmaya çalışılmıştır.

M.Ö. 401'de KSENEOPHONE'un sözünü ettiği DİCLE'nin sol tarafı ile CUDİ DAĞI arasında yaşayan KARDULAR hemen "kürt" sayılmıştır. KARDUK ÜLKESİ, M.S. 1.yüzyılda STRABON'un eserinde GORDUAİA diye, M.S. 2. yüzyılda PTOLEMEUS'un eserinde GORDUAİA,
M.S. 4. yüzyılda CASSİUS ve MARCELLİNUS'un eserlerinde KORDUEN diye geçer. Bazı kaynaklar bu kelimeyi GORDYENE, GORDYA, GORTU, CORTUK, KORDUK, GORTİK, GORTRİK şeklinde yazarlar.

Aslı SAKA olan bu topluluğun, nasıl bu kadar kısa bir sürede ad alabildiği hususu akla gelirse, önümüzde tesbiti son derece kolay bir tarihî hakikat olan ÖZBEK misali vardır.

ÖZBEKLER, sadece 500 yıllık bir millettir. TİMUR İMPARATORLUĞU'nun dağılmasıyla (1400'ler) oluşan ALTUNORDU Devleti emirlerinden Emir ÖZBEK'e bağlı olan halk, sonradan ÖZBEK diye bilinmiştir. Bu ad SELÇUKLU ve OSMANLI'dan farklı değildir. 1290'de "SELÇUKLU" sayılan Söğüt halkı, 1300'lerde OSMANLI diye bilinir olmuş; 1400'de bütün dünya ANADOLU devletini bu adla tanımıştı.

CHAMOY, yukarıda sözünü ettiğimiz "Şerefnâme" tercümesine yazdığı önsözde, "Kürdistan" diye adlandırılmak istenen bölgede tarih boyunca şu grupları sayar:

- Ahameniler'e bağlı Ermeni Havkan (Hanedanı) devleti,
- Büyük İskender,
- Arsakiler (Ermeni diye bilinir),
- Antoniu ile Kleopatra'nın oğlu Aleksandros devleti,
- Kâh Partlar'a, kâh Romalılar'a tâbi olan Arsakiler,
- Ardeşir ve Şapur Sasanileri,
- İmparatoru Galerius'tan İmparator Jovanius'a kadar Bizanslılar,
- Tekrar Sasaniler,
- İmparator Theodosius,
- Sasaniler'e tâbi Arsakiler (Ermeni diye bilinir),
- Tekrar Bizanslılar,
- Araplar,
- Arap İslam Devleti'ne tâbi Ermeni Artzruni prensleri,
- Mervaniler,
- Ahlat, Diyarbakır ve Erzurum'da Şaharmenler sülâlesi,
- Ani'de Şeddadiler,
- 11. yüzyılda Bizans ve Selçuklular,
- 13. yüzyıllarda Moğollar,
- 15. yüzyılda Timur,
- Akkoyunlular,
- Karakoyunlular,
- 16. yüzyılda Osmanlılar

Bunlardan hiç biri "kürt devleti" değildir!..

Prof. Kırzıoğlu'na göre, Küçük Arsaklılar (Ermeni Arsakiler diye de geçer) kralı 2. TİRİDAT HAN'ın (M.S. 287-325) kâtibi Romalı AGATHANGELOS'un bir çok ARSAKLI beyliği gibi, KORDUK BEYLİĞİ'nin de TORKOM, TORKOMON (TÜRKOMAN-TÜRKMEN-TÜRK) olduğunu yazar. (M.F.Kırzıoğlu, Her Bakımdan TÜRK Olan Kürtler,
sf. 50-60)

Kırzıoğlu'nun bu ifadesine kaynak olarak gösterdiği KHORENLİ'ye göre AGATHANGELOS ayrıca Ermeni dile bilinen "ARSAKLI ülkesinde Hıristiyanlığı yayan kişinin HORASAN kökenli TÜRKMEN SUREN BAHLAV ailesinden ANAK BEG oğlu IŞIKSAÇAN ünvanlı AZİZ GREGUVAR olduğunu, bu dini kral 2. TİRİDAT'ın 305 yılında kabul ettiğini, KORTUK BEYLİĞİ de dahil olmak üzere bölgedeki 16 satraplığın kısa sürede Hıristiyan dinine geçtiğini" belirtir.

Bu bilgiler sadece KARDUK/KORTUK BEYLİĞİ'nin değil; ERMENİLER'in de aslen TÜRK olduğunu, ama Hıristiyan TÜRK olduğunu, ARSAKLILAR'ın Hıristiyanlığı kabul etmiş bir TÜRK boyu olduğunu gösterir!.. Zaten Ermeni vatandaşımız Levon Dabağyan da eserlerinde aynı şeyleri söylemekte, "Ermeniler'in TÜRK olduğunu" belirtmektedir!

Ünlü araştırmacı DEGUİGNES, "Hunlar'ın, Moğollar'ın ve Tatarlar'ın Tarih-i Umumisi" adlı eserinde şöyle demektedir:

- "Hakkında pek az malumat olan bu millet (TÜRKLER) el yevm, GURŞİSTAN vilâyetinin dağlarla, yalçın kayalarla muhat bir vilâyeti olan KARDU EL kurbunda ÇAR namı altında payidar olmaktadır."

GURŞİSTAN, guristan, yani GUR TÜRKLERİ'nin diyarıdır. Bir kolu KALAÇLAR, daha sonra İRAN'da hüküm sürmüşlerdir. KARDU EL ise KARDU İLİ, yani KARDU ÜLKESİ demektir. Böylece TÜRK ismi KARDU ve GUR ile birlikte telâffuz edilmektedir. Divan-ı Lugat-ıt TÜRK'te KARDU kelimesinin karşılığı "zemheri sırasında suda yüzen fındık büyüklüğünde buz parçaları" diye geçer, gene KAR'la alâkalıdır. Kaldı ki, ORTA ASYA'da TİYENŞAN dağlarının güneyinde HAMİ TATARLARI'nın yaşadığı KARDUK köyü vardır. HORASAN TÜRKİSTANI'nda ÖZBEKLER'in KONGURAT boyunun 5 oymaklı KANCAKALI kolunun bir tiresinin adı KURTUK'tur!.

Kürtler ancak TÜRKLER'le bütünleşirse, GURLAR'a ve KARDUKLAR'a sahip çıkabilirler!

Yani KARDUKLAR'a sahip çıkıyorsanız, KARDUKLAR SAKA boyundandır, TÜRK'tür, o zaman TÜRK olduğunu kabul etmek gerekir!.. Yook, "Ben KARDUK soyundanım, ama TÜRK değilim," diyorsanız, o zaman tutarsızsınız, ne KARDUK'sunuz, ne de bir tarihiniz vardır!.

"ANADOLU'ya 1071'de geldiniz, biz binlerce yıldır buradaydık" diyerek topraklarımıza sahiplenmeye kalkan bölücü hainler bilmiyorlar ki, asıl biz binlerce yıl önceden beri bu topraklarda varız!.. Kendileri sanki gökten zembille indiler!.. TÜRKLER ile bağlantı kurmayanların nereden geldikleri, kimin soyu oldukları belli değil!.. Bir tek dikili taşları yok!.. Ama bizim SÜMER, ELÂM, SAKA (İSKİT), KİMMER, OĞUZ olarak hem adımız, hem eserlerimiz var.

Meselâ:

- SAKALAR'ın bir kolu olduğunu belirttiğimiz KARDULAR (M.Ö. 400'ler), Diyarbakır-Çermik'te KARDU köyü, Adıyaman merkezde ve Mardin-Savur'da KARDI köyleri ile,

- SAKALAR'ın varlığı (M.Ö. 600'ler) Siirt-Beytüşşebab'ta ve Van-Ahlat'ta SAKA ve SAK köyleri ile,

- HUNLAR'ın varlığı (M.S. 200'ler) Erzincan-Lardusu'da, Elâzığ-Palu'da, Bingöl-Gölhan'daki HUN köyleri, Muş merkezdeki HUNAN, Artvin-Yusufeli'ndeki HUN-GİMEK köyü ile,

- AVRUPA HUNLARI'na bağlı AĞAÇERİLER'in varlığı (M.S. 466) Tunceli-Malazgirt'teki HAÇERİ, HAÇERİ SÜFLA, HAÇERİ ÜLYA köyleri ile, KIPÇAK, KUMAN, KİMEK TÜRKLERİ'nin varlığı Diyarbakır-Silvan'da GOMAN-TAHTANİ köyü, Elâzığ-Malazgirt'te KOMAN köyü, Tokat merkezde KUMAN köyü, Malazgirt-Pötürge, Erzincan-Kığı'da KİMEK ve Sivas-Hafik'teki KIPÇAK köyleri ile belgelenmiştir.

7. Yüzyılda yaşamış olan Ermeni tarihçi MOISEY, ünlü eseri "Ağvan Tarihi"nde Doğu Anadolu halkının TÜRK olduğunu şöyle ifade eder:

- "Bu topluluklar uzun saçlı, zehirli ok atan kimseler olup, taştan koç ve at heykelleri yontmakta çok usta idiler. En büyük ilahlarına
KHAN-TENGRİ derler."

ORTAASYA'da da çok yaygın olan bu tarz KOÇ ve AT heykelleri TÜRKLER'in TAMĞA'sıdır, mührü her yere vurmuşlardır! BİNGÖL, TUNCELİ, VAN, BİTLİS, ELÂZIĞ, ERZİNCAN, DİYARBAKIR, ARDAHAN, IĞDIR, KARS, MALATYA gibi illerde de görülür!

Abbasiler, 700'lerden sonra güneyden başlayıp Malatya, Adıyaman, Erzurum'a kadar SUGUR (Uç Beyliği) kurmuş, buralara yoğun TÜRK nüfus yerleştirmişlerdir. Gelen TÜRK komutanların adları da bellidir. NUSAYRİLER işte bu dönemde ortaya çıkmış, Şii bir mezhebin mensuplarıdır. Bizanslılar da buna karşılık bölgeye BALKANLAR'dan getirdikleri bir kısmı hıristiyanlaşmış UZ, KUMAN, PEÇENEK, BULGAR TÜRKLERİ'ni yerleştirmişlerdir. MALAZGİRT Savaşı'nda bu TÜRKLER, karşıda soydaşlarının sancaklarını görünce ALPARSLAN'ın safına geçmişler, zafer kazanılmasını kolaylaştırmışlardır.

HUNLAR, Suriye-Irak bulunan DURA-EVROPOS yazıtları ile de belirlendiği gibi, bölgeye KAPGAN, TOPÇAK, TARKAN BEG, KUBAT, KURTAK, BASIK isimli komutanlarla M.S. 3. yüzyıldan itibaren ANADOLU'ya bir çok kere girip çıkmışlar, AZERBEYCAN'dan KUDÜS'e kadar uzanmışlardır.

Bizans Kayzeri Konstantin PROIFIREGENETOS, 950 yılında yazdığı "Devlet İdaresi" isimli kitapta Karadeniz'in Kuzey Batısı'nda misyonerlik yapan Ortodoks papazların raporlarına dayanarak, oradaki "7 boyun hepsinin TÜRK, ve bu boylar içinde en güçlülerden birinin de KÜRT isimli boy olduğunu" belirtir. "Kürdistan" nere, Romanya nere?.. Kendini TÜRK saymayan Kürtler oraya gitmediğine göre, bu boy TÜRK'tür, ve TÜRKLER, Romanya'ya gittiği gibi Güneydoğu'ya da SAKA, UZ, PEÇENEK, KUMAN olarak gelmiştir!

Dr. Mahmud Rişvanoğlu, Prof. Bahattin Ögel, Prof. H.D. Yıldız, Prof. Mehmet Eröz, Prof. B. Kodaman, Prof Abdülhaluk Çay, Prof. T. Gülensoy, Mehmet Şerif Fırat, Edip Yavuz, N. Sevgen, Şükrü Seferoğlu, Ord. Prof. H. Velidi Togan, Prof. Aydın Taner, Hayri Başbuğ KÜRTLER'in TÜRK olduğunu belirtirler... Prof. M.F. Kırzıoğlu,

- "Yukarı Yenisey'den Orta-Tuna yöresindeki Macaristan'a kadar TÜRK-OĞUZ bölgeleri ile atlı göçebe TÜRK urukları arasında KÜRT ve KÜRDAK adını taşıyan, anadili TÜRKÇE topluluklar yaşayagelmiştir."

- "Bunun gibi, TÜRKELİ (TÜRKİSTAN) ülkesini ikiye ayıran TANRI DAĞLARI'ndan (TİYENŞAN) FIRAT'a değin bölgelerdeki İran'a komşu bulunan KÜRT adlı kavimler de, tarihte tanındıkları çağlardan beri BAKALI (İSKİT) OĞUZ, TÜRKMEN soyundan ve onların kalıntılarıdır," der.

HİVE Hanı EBULGAZİ BAHADIR HAN, 1661'de yazdığı "Şecere-i Terâkime" (TÜRKLER'in Soy Kütüğü) adlı eserinde bir TÜRK oymağı olarak Kürtler'i anmıştır... Bu Kürtler, HAZAR DENİZİ'nin doğusunda ULU BALKAN ve KİÇİ BALKAN bölgesinde yaşayan ENSARÎ TÜRKMENLERİ'dir. EBULGAZİ HAN, "KHİZİR ELİ oymakları içinde bir boya Kürtler derler. Anlar, KIZIL ÇURA'NUNG neslinden tururlar," diye yazar.

GUNNAR CANNING, ki AFGANİSTAN araştırmalarıyla meşhurdur, TÜRKİYE'de "kürt" olarak bilinen MUKRİLER'i TUMONOVİÇ'e dayanarak GÖKMEN TÜRKMELERİ'nden sayar!

Ord. Prof. Z.V. TOGAN, "AFGANİSTAN'ın kuzeyinde bir zamanlar KARLUK Devleti bulunduğu, bugünde KARLUKLAR'ın yaşadığı bölgede KEND-İ KÜRT diye bir köy olduğu"nu yazar... (M.F.Kırzıoğlu, Dağıstan, Aras Dicle... Türk Boylarından Kürtler, sf. 8) KARLUK kelimesi de KARLI bölgelerde yaşayan TÜRKLER'in boyudur, tıpkı KÜRT-KÜRTÜK kelimesi gibi KAR ile alâkalıdır.

OĞUZ HAN DESTANI'nda OLCAY HAN'ın kışlağının adı KÜRT TAG'dır. ASYA'da TÜRK hakanlarının bir çok kışlak, hatta yaylak adıda "Kürt" adı taşır. (Ord. Prof. Dr. Z.V. Togan, Reşiüddin Oğuznâmesi, sf. 17)

Hem AZERBEYCAN'da, hem de MACARİSTAN'da yaşayan ve "kürt" olarak bilinen SENEKLİ (MAC SENEL) isimli oymağın aslı BAŞKURT TÜRKÜ'dür. (Prof. Zeki Velidi Togan, Hatıralar, 1969, sf. 7) Bizce ORTAASYA'da BAŞKIRDISTAN özerk bir cumhuriyeti olan BAŞKIRT-BAŞKURT TÜRKLERİ'nin mutlaka Kürt oymağı ile alâkası vardır, ve büyük ihtimalle BAŞKÜRT (Kürtler'in önde geleni) kelimesinin değişmiş halidir.

DOĞU TÜRKİSTAN-KAŞGAR'dan gelerek ERZURUM, MUŞ, BİTLİS VAN dolaylarına yerleşen buralara DURU BERAN adını veren TÜRK asıllı MAMIK ve KONAK kardeşlerin aşireti olan MAMIKONLULAR, ŞEREFNÂME'de "Kürt" olarak geçer. Halbuki Ermenice metinlerde MAKUKONYAN olarak belirtilen bu aşirete, TURKOM (TÜRK) denilmektedir. (Prof. Dr. M. Fahrettin Kırzıoğlu, Her Bakımdan TÜRK olan Kürtler, sf.59)

MACARİSTAN ve SLOVAKYA arasındaki bir ovanın adı KÜRTOS (KÜRT ÖZÜ)'dür... SLOVAKYA'nın Batasay Yarmat şehri kuzeyinde bir kent adı NAY-KÜRTOS ve bir derenin adı KÜRTOS'tur... MACARİSTAN'ın ROMANYA'da kalan parçasında KURTYA 8KÜRT YURDU) diye bir kasaba vardır. (Dr. Mahmut Rişvanoğlu, Doğu Aşiretleri ve Emperyalizm, sf. 30) ... Bizim Kürtler MACARİSTAN'a, SLOVAKYA'ya, ROMANYA'ya sefer düzenlemediklerine göre; oraya giden de, GÜNEYDOĞU'ya gelen de TÜRK boylarıdır!

MACARİSTAN-BUDAPEŞTE yakınında bir kasabanın adı KÜRT'tür... SLOVAKYA'nın TUNA'ya karışan GRAN ÇAYI adını GURAN'dan almıştır. Çünkü bu çayın karşısındaki kasabanın adı GÜR KÜRTOS'tur!.. (Rişvanoğlu, aynı eser, sf. 30-31)

Macar âlimleri eski MACAR kabilelerinden KÜRT-GYAR-MAT kabilesinin adını, ELEGEŞ Kitâbesi'ndeki KÜRT kabile adıyla birleştirirler, Zaten bugünkü Macaristan'da 30 kadar "Kürt" köyü mevcuttur

ÇEK PRAG Üniversitesi profesörü Dr. Yusuf Blavkoviç, "(Eski) ÇEKOSLOVAKYA'daki 10 köyün isminin KERT-KÜRT olduğunu, bunların MACARİSTAN'a yerleşmiş TÜRK asıllı bir boydan geldiğini, kelimenin de KAR ÇIĞI anlamında olduğunu" söyler. (Rişvanoğlu, aynı eser, sf. 11)

Öte yandan GÖKTÜRK diye bilinen TÜRK Devleti'nin temelini ON-OK, yani ON BOY diye bilinen TÜRKLER teşkil ederdi. M.S. 630'da GÖKTÜRKLER Çinliler'e mağlup olunca, TÜRKLER başsız kaldı. Bir süre sonra doğudaki 5 boy SARI TÜRGEŞ Devleti'ni kurdu. Batıdaki 5 boy ise KARA TÜRGEŞ Devletini oluşturdu.

Ancak ilki 716'da, ikincisi 756 yılında yıkıldı. Böylece bu ON-OK'a mensup TÜRKLER kimi batıya, kimi güneye göçe koyuldu. UZLAR(OĞUZ) ve PEÇENEKLER böylece ortaya çıktı. ERGENEKON DESTANI, OĞUZ HAN EFSANESİ bu dönemle ilgili sayıldı.

Bizce her iki olay da çok daha eskidir. OĞUZ HAN, M.Ö. 600 yıllarında aranmalıdır. Ancak 24 boya ayrılan ve bütün bölgeye yayılan OĞUZ soyu ve adı, BİLHASSA GÖKTÜRKLER'den sonra duyulmuştur.

Macar âlimleri eski MACAR kabilelerinden KÜRT-GYAR-MAT kabilesinin adını, ELEGEŞ Kitâbesi'ndeki KÜRT kabile adıyla birleştirirler, Zaten bugünkü Macaristan'da 30 kadar "Kürt" köyü mevcuttur

Yine MACAR Türkolog Rasonyi, KUMAN TÜRKLERİ arasında KURMAN isimli bir kabilenin bulunduğunu söyler ki, KURMANÇ adının buradan gelmiş olması büyük ihtimaldir.

Bugün Urfa bölgesinde "Badıllı" adıyla anılan ve Türkçe, Farsça, Arapça karışığı bir dil konuşan, kendilerine "Kürt" diye bir kavmiyet izafe eden aşiretler, Kanunî devrinde Oğuz boylarına mensuptular ve 40 oymaklık BEYDİLİ aşiretini teşkil ediyorlardı. Bu kırk oymaktan biri, 204 nüfuslu "Kürtler" oymağı idi.

Öyleyse, artık ANADOLU'da 7. asırdan itibaren görülen KÜRT grupların menşeini tesbit edebiliriz.

ANADOLU'DAKİ BÜTÜN GERÇEK KÜRTLER BOKHT(AN) ile BECENE diye bilinen OĞUZLAR'ın ÜÇ-OK kolundan, GÖKHAN ve DENİZHAN adlı İKİ KARDEŞ'ten türemişlerdir!..

BOKHT, OĞUZ BOYU listesinde BOĞD-UZ veya BÜGDÜZ olarak geçer. BEÇENE (BEÇEN-BEÇENEVİ) de yukarda sözünü ettiğimiz PEÇENEK TÜRKLERİ'nden başkası değildir!.. GÜNEYDOĞU ANADOLU'daki yer ve aşiret adlarında bu özelliği görmek mümkündür.

BOHTAN suyu ve bölgesi de adını Kürtçe'den değil, BOKHT(AN) OĞUZ BOYU'ndan almıştır.

OĞUZLAR'ın, İslam dinini araştırmak üzere Hz. MUHAMMED'e gönderdikleri elçinin adı BOĞDUZ-AMAN idi. (610-632 arasında) Bu kişi OĞUZLAR'ın ÜÇ-OK kolundan DENGİZ-KHAN'ın 4 oğlundan BOĞD-UZ'un İLBEYİ olduğu KURMANÇLAR'ın AMANUAN sülâlesi temsilcisi idi!.. Kürt adının İSLAM belgelerinde 7. asırdan sonra görülmesi bu yüzdendir. (M.F. Kırzıoğlu, Her Bakımdan TÜRK olan KÜRTLER, l. Bölüm, sf. 60)

KURMANÇLAR ise AVRUPA'ya da yayılmış olan, ve BİZANS tarafından getirilip DOĞU ANADOLU'ya yerleştirilen HIRİSTİYAN KUMAN TÜRKLERİ soyundandır.

Ancak şunu kabul etmeli ki, ORHUN kitabelerinde adı geçen Kürt oymağının ANADOLU'ya intikal eden bir kısmı var ise, ancak küçük bir gnup idi. 9. Asırdan sonra kafileler halinde gelen TÜRKMENLER ile kıyaslanamıyacak kadar az sayıda idiler. Diğer aşiretler arasında eriyip gitmişlerdir.

BOĞDÜZ, BEÇENE ve KUMAN kolundan gelen, aslı Bizans döneminde hıristiyanlaşmış UZ, PEÇENEK ve KUMAN TÜRKLERİ olan gruplar ise, yaşadıkları DAĞLIK ve KARLI bölgeler dolayısıyla TÜRKÇE bir kelime olan "KÜRT" adıyla anılmaya başlamışlardır. Tekrar hatırlatalım: Geçenlerde (2001, Mart) STV televizyonunda konuşan ve ülkesini tanıtan Afganistan Büyükelçisi gösterilen filimdeki bir halıyı "KÜRDÎ" diye adlandırdı... Kendisine, "Niye bu halının adı KÜRDÎ?" diye sorulunca, ne cevap verdi, biliyor musunuz?..

- "Çünkü bu tür halılar Afganistan'daki DAĞLI BİR KABİLE tarafından dokunur."

Demek ki, sadece ANADOLU'da ve ALTAYLAR'da değil; AFGANİSTAN'da bile DAĞLI kabilelere "kürt" deniyor!..

ANADOLU'daki bu DAĞLI gruplar, 700'lerden 1500'lere kadar hiç önemsenmedikleri gibi, 1520'de de sayıları ve siyasî etkileri ile değil; sadece DAĞLIK coğrafyanın yarattığı engel ile Yavuz Sultan Selim'den bazı haklar elde etmişlerdir... Bunlara sonra BAYAT, KARAKEÇİLİ, AKKEÇİLİ gibi diğer OĞUZ soyundan TÜRKMENLER katılmış, daha sonra bunlar Fars ve Arap etkisiyle birbirinden kopuk bugünkü Kürt aşiretleri haline gelmiştir.

Bunların içinde en enteresanı KOÇGİRİ aşiretidir!.. Kürt olarak bilinen bu aşiretin adı, aslında KOÇLU demektir, ORTAASYA'daki TÜRKLER, bizim KOÇ dediğimiz hayvana KOÇGIR derler!. KOÇGIRÎ de tıpkı AKKOYUNLU, KARAKOYUNLU gibi KOÇLU aşireti olur!.. Koca bir TÜRKMEN aşireti zamanla böyle "kürt" olup çıkmıştır!..

Yani Anadolu'daki ŞİMDİNİN KÜRTLERİ İLE GEÇMİŞİN KÜRT HALKI AYNI DEĞİLDİR!..

Aynı şekilde Asya'da kalan ve Macarlar ile birlikte Avrupa'ya göçen KÜRT grupları da ana kütle içinde pek bir varlık gösteremişler, OYMAK düzeyinde kalmışlar, hatta OBA seviyesine inmişlerdir.

ZAZALAR diye bilinen grup, tamamen ayrı bir TÜRK boyu'ndan gelmektedir... İlerde ZAZALAR'dan söz edeceğiz.

Ayrıca bilhassa Yavuz Sultan Selim zamanında, yani 1500'lerde Batı Anadolu'dan Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya göç ettirilip yerleştirilen TÜRKMEN aşiretler vardır ki, bunlar DAĞLAR'da GÖÇEBELİK ettiği için zamanla KÜRT diye anılır olmuştur.

Hepsi zaman içinde Araplar, Farslar, Ermeniler, Süryaniler ve diğer Türk boyları ile karışarak, ve yüzlerce yıl hepsinin birbirinin üstüne yığılmasıyla oluşmuş, gayrımütecanis bir güruhtur.

KÜRT adı artık bir TÜRK OYMAĞI'nın adı olarak değil; sadece GÖÇEBELİK ifadesi olarak kullanılmaktadır. Hem de sadece DAĞ GÖÇEBELERİ'ne has bir tabirdir. Biz de yalnız DOĞU ve GÜNEYDOĞU ANADOLU DAĞLARI için kullanılır.

ANADOLU OVA GÖÇEBESİ ise TÜRKMEN'dir,.. GÜNEY VE BATI ANADOLU GÖÇEBESİ ise YÜRÜK'tür.

Netice itibariyle, M.Ö 2000'lerin KARDULAR'ı TÜRK kökenlidir ama Kürt değildir....M.Ö. 500'lerin İSKİT kökenli KARDUKLAR'ı TÜRK kökenlidir ama Kürt değildir... ORTAASYA'da M.S. 700'lerde bir KÜRT oymağı vardır ama, Anadolu'daki Kürtler o oymaktan değildir...

Ancak ister ZAZA olsun, ister BEÇENE, BOĞDÜZ, KURMANÇ olsun, isterse sonradan KÜRT sayılmış diğer bir TÜRKMEN aşireti olsun, şimdinin çoğu KÜRTLER'inin aslı TÜRK'tür!.. Başka hiç bir soyla ve ırkla alâkaları yoktur!..

Haa, sonradan kürtleşen başka milletlerden gruplar yok mu?.. Elbette var!.. ERMENİ KÜRDÜ, ARAP KÜRDÜ, FARS KÜRDÜ ve hatta YAHUDİ KÜRDÜ de var!..

Biz bu ülkede yaşayan herkesi bağrımıza basmışızdır!.. Ne yazık ki, bu karışık Kürtlerden bölücüler, ayırımcılar çıkmış, üstelik TÜRK kökenli Kürt aşiretlerini de kışkırtmaya kalkmışlardır.

Yine de her zaman NE MUTLU TÜRK'ÜM diyen herkesi kendimizden sayarız. Ama Kürtçülük güdene hiç müsamahamız yok!


Dipçe: http://www.angelfire.com/tn3/tahir/trk12.html

Yayının oluşturulma tarihi: 21 Ağustos 2013

Bugün: 21 Ağustos 2013

Category:

Ne Mutlu Türk'üm Diyene!:
Benim yaratılışımda fevkalade olan bir şey varsa, Türk olarak Dünya'ya gelmemdir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk Milleti'nin nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedî olduğunu göstermelidir.

0 yorum